Beşiktaş'ın eski teknik direktörlerinden Rasim Kara, Süper Lig'deki dev derbi öncesi Goal Türkiye ve Mackolik'in sorularını yanıtladı.
ÖZEL RÖPORTAJ | Onur Özgen & Enes Koca
Süper Lig'in 26. haftasında oynanacak Galatasaray - Beşiktaş derbisi öncesi, siyah beyazlı ekibin eski çalıştırıcısı Rasim Kara, Goal Türkiye ve Mackolik editörlerinden Onur Özgen ve Enes Koca'nın sorularını yanıtladı.
1996-97 sezonunda Beşiktaş'ın başında bulunan Kara, siyah beyazlı ekiple sezonu ikinci sırada noktalamış, o sezonki adıyla UEFA Kupası'nda ise takımını üçüncü tura kadar taşımıştı.
Şu anda Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Gelişim Direktörlüğü Antrenör Eğitimcisi görevini yürüten Kara'ya biz sorduk, o anlattı?
A Milli Takım'ın uzun seneler sonra katıldığı ilk büyük turnuva olan Euro 96'da Fatih Terim'in yardımcısıydınız. Terim'in antrenörlüğündeki incelikleri ve o dönemdeki ilişkiniz hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?
Fatih Terim'le futbolculuk dönemimizde dosttuk. O Galatasaray'ın, ben Beşiktaş'ın kaptanıydım. Çok iyi arkadaştık, birbirimizi iyi tanıyorduk ve sonra federasyonda yollarımız kesişti. Beraber 90-96 arasında çalıştık. Önce Piontek vardı. O ayrıldıktan sonra ikimiz hem Ümit hem de A Milli takıma bakmaya başladık. Fatih Hoca iyi bir futbolcuydu. Oyuncuyken İtalya'ya gidip İtalyanca öğrenmeye çalışırdı. İngilizce öğrenmeye gayret ediyordu. Hiç değilse derdini anlatacak hale gelmişti. Çalışmayı çok seven birisidir Fatih Hoca. Çalışmazsan iyi futbolcu da iyi antrenör de olamazsın. Futbolcuyken çok öz güvenliydi. Antrenör olduktan sonra bu özgüveni futbolcularına da yansıtmaya başladı. Sert görünümlüdür ama futbolcularıyla ikili ilişkileri çok iyidir. Bir de şöyle bir durum var; bazı takımlarda futbolcular antrenörü için oynar. Fatih Hoca bu ortamı yaratan birisidir. Biz çok iyi bir ikili olmuştuk, iyi bir diyaloğumuz vardı. 96'da Türkiye ilk defa bileğinin hakkıyla bir Avrupa Şampiyonası'na direkt olarak katılma hakkı kazanmıştı. Şartlar o zaman farklıydı, o zaman turnuvaya katılmak birinci amaçtı. Orada başarılı olamadık ama bu işler aşama aşama ilerliyor. O kadro 2002'de Dünya üçüncüsü oldu. Sonra alttan gelenler 2008'de Fatih Hoca'yla Avrupa üçüncüsü oldu. Çok iyi bir jenerasyon yaratmıştık.
Euro 96'nın ardından Galatasaray'ın başına Terim, Beşiktaş'ın başına da siz geçmiştiniz ve o sezon kıyasıya bir şampiyonluk yarışı vermiştiniz. O sezonki yarışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok güzel bir mücadele oldu o sezon. Ligin son haftalarına kadar 4 büyük takım da yarışın içindeydi. Belki hatırlayanlar olur; Van maçında Sergen'in frikiği vardı barajdaki rakip oyuncu eliyle oynadı ama hakem görmedi. Penaltı ve kırmızı kart olması gerekirdi. Buna benzer birkaç hakem hatası daha oldu. Medya o zaman dile getirmişti. Şunu söyleyebilirim, o sezon VAR sistemi olsaydı açık ara şampiyon olabilirdik. O sene hiç derbi kaybetmedik. 88 gol attık 62 averaj yakaladık. Avrupa'da daha önce tur geçmemiş Beşiktaş'ı 3. tura çıkardık. Böyle başarılarımız vardı. Galatasaray birinci, biz ikinci olmuştuk. En önemlisi o zaman kadar Türkiye'den sadece 1 takım Şampiyonlar Ligi'ne katılıyordu. Bizim Avrupa'da topladığımız ülke puanları sayesinde ilk defa 2 takım katılma hakkı kazandı.
1996-97 sezonunda oldukça başarılı bir sezon geçirmiştiniz. Ligde şampiyonluk yarışını sonuna dek sürdürmüş, Avrupa'da da o döneme dek Beşiktaş'ın tarihindeki en başarılı sonuçları almıştınız. Peki sezon sonunda görevinize neden devam edememiştiniz?
Daha önce de bu soru bana soruldu. O zamanlar rahmetli Süleyman Ağabey başkandı. Açıklamadım ama benim devam etmem lazımdı. 1 senelik kontratım daha vardı. Ayrılmak zorunda kaldım demem doğru olmaz, Beşiktaş ve şu an hayatta olmayan insanlar zarar görebilir. Tazminatım vardı onu bile almadan çıktım. Her şeyden önce Beşiktaşlıyım, tazminat almam doğru olmazdı. O dönemi hatırlayan taraftarlar bilir, biz çok iyi bir oyun oynuyorduk. Devam etseydik şampiyonluklar kazanabilirdik.
Terim'in 1997'de elde ettiği şampiyonluğun ardından tam 23 yıl geçti ve o günden beri Galatasaray'ın kazandığı sekiz şampiyonlukta onun imzası vardı. Beşiktaş'ın başında kalabilseydiniz, benzer başarıları elde edebileceğinizi düşünüyor muydunuz? Ya da o sezon şampiyon Beşiktaş olsaydı, ikinizin kariyerleri farklı yönde gelişebilir miydi?
Beşiktaş şu anki şampiyonluk sayısını arttırmış olabilirdi çünkü çok iyi bir hava yakalamıştık. 3-4 sene daha devam edebilseydik altyapıya daha fazla önem verecektim. Kadromuz iyi olmasına rağmen ben altyapıdan gelen oyuncuları oynatıyordum. Benden önce Daum vardı o oynatmıyordu. Benden sonra da Toshack geldi o da oynatmadı. Ben çocuklara kapının açık olduğu mesajını vermiştim. Baktığınız zaman kulüpler bugün maddi sıkıntılar yaşıyorlar. Mal varlıklarını satsalar bile borçlarının yarısı karşılayamaz haldeler. Burada çıkar yol altyapıya ve tesisleşmeye önem vermekten geçiyor. Beşiktaş'ın Gordon zamanında şampiyonluklar kazandığı dönemde altyapıdan Serpil Hoca'nın yetiştirdiği oyuncular vardı. O şekilde 15 sene sonra şampiyon olmuştuk. Kulüpler için şu an tek çıkar yol özkaynak.
Sizden sonra Beşiktaş'ın başına kulüpte daha önce oynamış isimler geçti. Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam, Tayfur Havutçu ve Samet Aybaba. Aybaba dışında hiçbiri beklentileri karşılayamadı ve Aybaba da dahil olmak üzere hiçbiri uzun süreli kulüpte kalamadı. Şimdi yine kulübün içinden çıkan biri olarak Sergen Yalçın var. Yalçın'ın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu kısır döngüyü kırabilecek mi sizce?
Sanıyorum ki bu isimler arasından sadece benim ikinciliğim var. Avrupa Kupaları'nda başarılı olan da benim. Sergen çok iyi futbolcuydu, benim de oyuncumdu. Sergen'in futbolculuğunu konuşmaya gerek yok o zaman da öz güveni yüksekti. Şimdi aynılarını Beşiktaş'a vermeye çalışıyor, hücum ağırlıklı oynatmaya çalışıyor. Gayet iyi gidiyor ama elindeki kadro ne kadar iyi? Mesela kardeşiniz, eşiniz, dostunuz yabancı bir futbolcunun formasını istese hangisini ister? Öyle bir futbolcu yok. Geçmişte Gomez vardı, Pepe vardı, Talisca vardı. Fikret Orman'ın döneminde kadro planlamasını yaparken biz o dönemde Yalçın Karadeniz'in yönetim kuruldaydık divanda. O zaman söylemiştik; bu borçlanmanın gittiği yol iyi değildi, tedbir alınması lazımdı. Bunları söyleyince bizi görevden uzaklaştırdılar ama şimdi görüldü ki biz haklıymışız. Beşiktaş bir enkaz devraldı, nasıl toparlayacak bilmiyoruz. Diğer takımlar da aynı durumda. Maalesef kulüp yönetimlerinin plansızlığı yüzünden, kurumsal bir yapı olmadığı için kulüpler bu hale düştü.
Derbide yaşadığınız en ilginç anı bizimle paylaşabilir misiniz?
Çok anılarımız var. Antrenörlük zamanımda hiç derbi kaybetmedik. Ben derbileri oynarken de antrenörken de çok seviyordum. Futbolcularıma da bunu aksettirmiştim. Benim dönemimde Fenerbahçe'yle 5 kez karşılaşmıştık. 3 galibiyet 2 beraberlik aldık. Zayıf bir rakiple karşılaşmak daha zor olabiliyor. Kapanıyorlar, golü bulursan farka gidiyorsun ama bulamazsan sıkıntı yaşıyorsun. Derbiler böyle değil. Satranç oynar gibi, iyi taraflarını ortaya koyup rakibin zayıf taraflarını kullanman gerekiyor. Bir gün Ertuğrul Sağlam yanıma geldi, "Hocam keşke bütün maçları Fenerbahçe'yle oynasak." dedi. Küçük takımlarla oynamaktansa derbi oynamak istiyorlardı.
Galatasaray'dan bir oyuncuyu Beşiktaş'a, Beşiktaş'tan da bir oyuncuyu Galatasaray'a transfer edecek olsanız kimi seçerdiniz?
Şu an Karius yerine Muslera'yı alırım. Beşiktaş'tan Gökhan Gönül ya da Burak'ı alabilirim ama Burak daha önce orada oynadı istemeyebilir. Yabancı kimi alırım, belli değil.
Beşiktaş iki sezondur Türk Telekom Stadı'nda şampiyonluk maçlarına çıktı; ama ikisini de kaybetti. Pazar akşamı bu kez iddiasını devam ettirebilmek için Galatasaray'ın karşısına çıkacak. Bu defa şansını nasıl görüyorsunuz? Derbi tahmininizi alabilir miyiz?
Derbileri genellikle daha çok ihtiyacı olan kazanır. Ama Beşiktaş'ın şu anki kadrosu bu işi başarabilir mi? Bu konuda endişem var. Galatasaray kendi sahasında iyi oynuyor. Sergen Hoca ve ekibi biliyor ki maçı kaybederlerse ilk iki şansı çok azalacak. Kazanırsa 46 puana yükselecek ve Trabzon Başakşehir'le karşılaştığı için puan farkı azalacak. Galatasaray iç saha avantajını kullanmak isteyip liderle puan farkını azaltmak isteyecektir. Bizim için güzel bir hafta olacak.