Yıllarca gölgede kaldı, her deneyiminden bir şey öğrendi ve sabırla kendi zamanının gelmesini bekledi. Ve şimdi sahne ışıkları onu aydınlatıyor.
YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
1979'dan beri Bayern Münih'te çeşitli pozisyonlarda yöneticilik yapan ve son on yıldır kulübün başkanlığını yürüten Uli Hoeness, koltuğunu devretmeden yalnızca iki hafta önce son işten çıkarmasını gerçekleştirmiş ve teknik direktör Niko Kovac'ın görevine son vermişti. Hoeness, Kovac'ı gönderirken takımdaki bazı oyuncuların bu kararın alınmasını desteklediklerini de söylemişti.
O oyunculardan biri olduğu düşünülen Thomas Müller ise şubat ayında The Athletic' e verdiği röportajda, temel olarak antrenörlerin kovulmasının tek nedeninin olabileceğini söylemişti: Başarı eksikliği. "Bazıları üstlerindeki insanlarla anlaşamaz," demişti Müller, "Ama o zaman bile, antrenörler başarılı oldukları müddetçe işlerini sürdürürler. Her kulüp başarılı olmak ister. Gerçek şu ki, her iki sonbaharda da Kovac yönetiminde iyi futbol oynayamadık. Zaman zaman iyi maçlar çıkardık. Ama yeterli sayıda maç kazanamazsanız, o zaman antrenör sorgulanacaktır."
Buna karşın köklü bir mâziye ve geleneklere sahip olan ve müzesinde geniş bir kupa koleksiyonu bulunduran büyük kulüplerde kazanmak artık tek belirleyici etken değil. Öyle olsaydı, Massimiliano Allegri hâlâ Juventus'ta görevinin başında olurdu. Ya da Ernesto Valverde, Barcelona'nın başındaki görevine devam ederdi. Büyük takımları yöneten antrenörlerin artık yapmaları gereken belki de ilk şey, kazanırken modanın dışında kalmamak. Bu açıdan Müller'in açıklamalarındaki "iyi oynayamama" vurgusu, "yeterince kazanamama" vurgusundan daha önemli. Yoksa Kovac da sürekli kaybetmiyordu, zaten Bayern'in başında sürekli kaybetmek diye bir ihtimâl yoktur. Bayern'de çoğunlukla kazanır, ara sıra da kaybedersiniz. Ama sonuç ne olursa olsun rakibe hükmetmek zorundasınızdır. Kovac'ın sorunu da bu açıdan Allegri ve Valverde'ninkiyle aynıydı; kazanırken bile oynanan futbolun taraftarları yeterince tatmin etmemesi.
Üstelik söz konusu taraftarların yalnızca birkaç yıl önce 2010'lu yılların futbol eğilimlerinin bir numaralı belirleyicisi olan Pep Guardiola'nın takımını seyrettiklerini ve desteklediklerini düşünürsek, Guardiola'nın haleflerinin işi daha da zordu. Ancelotti, Guardiola'dan devraldığı yeni takımıyla birkaç hafta geçirdikten sonra, "Takımın futbol bilgisi çok yüksek. Bayern'deki oyuncuların bunu Guardiola'yla geliştirdiklerini düşünüyorum. Son üç yılda oyunla ilgili çok şey öğrenmişler. Şimdi de ben o bilgilerle yeni bir şeyler yapmaya çalışıyorum" demişti. Fakat o bilgilerle yeni şeyler yapmak hiç de kolay değildi. Bunun nedenini ise Müller aynı röportajda şöyle açıklıyor:
"Guardiola yönetiminde sahip olduğunuz baskınlığı uygulamak için antrenmanlarda son derece sıkı çalışmanız gerekir. Sorun da tam olarak bu. Çünkü bu, zihinsel olarak inanılmaz derecede yorucu. Bir şeyleri alışkanlık hâline getirene kadar sürekli tekrarlamanız gerekiyor. Pep için ise oyuncularını bu denli zorlamak normaldi. Öte yandan bazılarının Guardiola'nın yönetimindeki sıra dışı hâkimiyetimizi neden sıkıcı bulduğunu da anlayabiliyorum; çünkü bu tür bir kontrol, kopyalanıp çoğaltılamaz. 'Bütün bunları Pep'ten öğrendiler. Sadece bu şekilde oynamaya devam etmeleri gerekiyor,' diyemezsiniz. Sorun bu değil. Mesele, bunu her gün çalışmak zorunda olmanız."
Müller'in de itiraf ettiği gibi, Bayern'de oyuncular Guardiola'nın ardından zihinsel açıdan çok yorgunlardı. Edindikleri tüm yeni bilgilerin getirdiği bu yorgunluğun üzerine yeni şeyler yapmak ise belki de isteyecekleri son şeydi. Üstelik ne yaparlarsa yapsınlar, Guardiola yönetiminde oynadıkları futbolun ardından ne kendilerini ne de izleyenleri tatmin edebilirlerdi. Bu açıdan da Guardiola'nın ardından kim gelirse gelsin işi çok zordu. Nitekim Ancelotti gibi büyük bir fenomenin dahi yaşadığı zorlukların ardından Kovac'ınkiler çok daha mâkûl sayılırdı.
Geçtiğimiz kasım ayında ise Bayern yönetiminin önünde Kovac'ın yerine getirebileceği birçok seçenek vardı: Yeni neslin en gözde antrenörlerinden, son Şampiyonlar Ligi finalisti Mauricio Pochettino; fikirlerini güncelleyemese de sahip olduğu büyük tecrübeyle tıpkı Jupp Heynckes gibi kulübe katkı sağlayabilecek biri olan, üstelik Almanca da bilen Arsene Wenger ya da Juventus'ta edindiği kazanma alışkanlığını Bayern'de de sürdürebilecek olan Allegri. Ama görevi devretmek üzere olan yönetimin uzun süreli ve radikâl bir değişiklik yapma şansı yoktu. Bu yüzden sezon başında teknik ekibe katılan Hans-Dieter Flick'in "geçici antrenörlüğüyle" bir süre devam edip, yeni antrenörün kim olacağının belirlenmesi kararını da yeni yönetime bıraktılar. Ve bu hem Flick hem de Bayern için büyük bir şanstı.
Bayern, Guardiola'dan sonra giderek anlamını kaybettiği topa sahip olma oyununun temel ilkelerini Flick ile birlikte yeniden hatırlamaya başladı. Hem de daha ilk maçtan. Kovac'ın son maçı olan 5-1'lik Eintracht Frankfurt mağlubiyetinin ardından, her ne kadar kontratak temelli bir oyun oynamasa da ligin kontratağa en iyi çıkan takımlarından biri olan Borussia Dortmund'a karşı yeniden topa sahip olma oyununa dönmek ise epey riskli bir karar sayılabilirdi. Ama Flick bu riski göze aldı ve sonucu kendileri adına harika oldu.
Flick, 1996 ve 2005 arasında Victoria Bammental ve Hoffenheim'ın başında Bölgesel Lig'de başladığı antrenörlük kariyeri haricinde, hep ikinci adam olarak kalmıştı. RB Salzburg'da kısa bir süre Giovanni Trapattoni'nin yanında çalışmış, ardından 13 yıl boyunca Almanya Millî Takımı'nda Joachim Löw'ün yardımcılığını yapmıştı. Başka bir deyişle o bir deneyim biriktiricisiydi. Ama sahnenin hep bir adım arkasında olduğu için aynı zamanda bir bilinmezliğe de sahipti ve bu ona Bayern'deki ilk gününden itibaren Guardiola'nın diğer haleflerinin bulamadığı bir özgürlük alanı sağlayacaktı.
Dortmund karşısında elde edilen 4-0'lık zaferde Flick'in nasıl bir takım yaratmak istediği çok net görülebiliyordu. Öncelikle Bayern'in stoperleri (Javi Martinez ve David Alaba) eskisi gibi geriden oyun kuruyordu. Kovac'ın çoğunlukla sağ bekte tercih ettiği Joshua Kimmich, 4-2-3-1'in sağ içinde kullanılmıştı, yanında ise derin oyun kurucu rolünde Leon Goretzka yer alıyordu. Guardiola'nın sahadaki uzun gölgesi olarak görülen, "alan yorumlayıcı" Müller ise 10 numarada yeniden sahne alıyordu. Sol beke aslen bir kanat oyuncusu olan Alphonso Davies yerleşmişti. Goretzka'nın derin oyun kuruculuğu, beklerin çizgi boyunca daha ileriye çıkmasını sağlıyordu. Bayern ise tıpkı Guardiola döneminde olduğu gibi sahanın her yerinde rakibe sayısal üstünlük kurmaya çalışıyordu.
Temel prensiplere geri dönüşün sancısı ise iki hafta sonra Bayer Leverkusen ve Borussia Mönchengladbach'a karşı çekilecekti. Bayern iki rakibe karşı da özellikle kontrataklarda zaaflar göstermiş ve bu durum Flick'e kusurları ortadan kaldırma şansını tanımıştı. Leverkusen'in hızlı hücumcularına karşı geride sürekli eksik yakalandığını gören Flick, bu maçın ardından Kimmich'i sık sık iki stoperin arasına atarak savunmada daha güvenli bir yapı kurmuştu.
Leverkusen mağlubiyetinin ardından Marco Rose'un Gladbach'ına karşı ise birkaç değişiklik göze çarpıyordu; Kimmich sağ beke, Müller sağ kanada geçmiş, savunma önüne Thiago Alcantara çekilmiş, Corentin Tolisso'nun da sol içte yer aldığı merkez orta saha üçlenerek rakibin kontrataklarına karşı daha sağlam bir yapı oluşturulmaya çalışılmıştı. Fakat birçok farklı taktik formasyonu kullanmasıyla bilinen Rose, Bayern'in karşısına doğru bir kararla kanatsız 4-4-2'yi kullanarak çıkmış, bu sayede merkezi kapatarak, Bayern'i kanatlara doğru oynamaya zorlamış ve maçın sonunda istediğini alan taraf Gladbach olmuştu.
Bu mağlubiyetin ardından Flick'in çıkardığı ders ise Kimmich'i orta sahadan kımıldatmaması gerektiğiydi. Ekürisinin Thiago olması gerektiğine de bu maçtan sonra karar vermişti. Hem boyutları hem de oyun tarzlarıyla Xavi Hernandez ve Andres Iniesta'yı andıran bu iki oyuncu, Bayern'in önde basan rakiplere karşı en önemli silahlarıydı. Kimmich ve Thiago sayesinde sonraki maçlarda rakibin karşı presini daha kolay aşan ve topa daha fazla sahip olan Bayern için bu iki öğretici mağlubiyet, aynı zamanda Flick dönemindeki son yenilgileri olacaktı.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN!