1. Lig ekibi İstanbulspor'dan Feyenoord'a transfer olan Gaoussou Diarra'yı keşfeden teknik direktör Osman Zeki Korkmaz, genç futbolcunun hikayesini ve kendi izlenimlerini Mackolik'e anlattı.
Zeliha Karaağaçlı
Mali'den üniversite eğitimi için geldiği İstanbul'da profesyonel futbola adım atan Gaoussou Diarra, ilk sözleşmesini imzaladığı İstanbulspor'dan, Hollanda'nın köklü kulübü Feyenoord'a transfer oldu.
Eredivisie ekibi oyuncuyu 4 milyon euro civarında bir bonservis ücretiyle kadrosuna kattı ve sözleşme imzaladı.
Türkiye'ye gelmeden önce profesyonel kariyeri bulunmayan Diarra ilk olarak Tuzlaspor'da antrenmanlara başlamış ancak burada kadroya girememişti. Ardından İstanbulspor'da dönemin teknik direktörü Osman Zeki Korkmaz, genç futbolcuyu keşfetti ve A takıma çıkardı.
Geçtiğimiz günlerde Sivasspor'un başına geçen Osman Zeki Korkmaz, Mackolik'e verdiği röportajda Diarra'nın hikayesini ve gelişim sürecini anlattı.
Osman Zeki Korkmaz: Diarra ilk antrenmanda çok büyük bir etki bıraktı
"Hikaye şöyle başlıyor; İstanbulspor'la bir alt lige düştüğümüz zaman 14 yabancımız vardı. Bunlardan ikisinin sözleşmesi bitmişti; elimizde 12 yabancı kalmıştı. 1. Lig'de ise 8 yabancıyla devam edebiliyorduk. Bu 8 oyuncuyu belirlemek üzere kampta 12 oyuncu arasında değerlendirmeler yapıyorduk.
Tabii bazı mevkilerde, özellikle hücum bölgesinde eksiklerimiz vardı. Çünkü o bölgelerde transfer teklifi alan oyuncularımız vardı. Ayrıca performansından memnun olmadığımız oyuncular da mevcuttu. Aslında bir arayış içindeydik ama pek cazip transferler yapamıyorduk. Sezon başlarında tahmin edebileceğiniz gibi pek çok oyuncu önerilir farklı çevrelerden. Diarra'nın ismi de bu şekilde geldi. Tuzla'da antrenmanlara çıktı ama maç kadrosuna, daha doğrusu 8 yabancının arasına yazılmadı ve dolayısıyla maç oynamadı. Kimse Diarra'yı tanımıyordu.
Bizim İstanbulspor'da bir prosedürümüz vardı. O dönemde dışarıdan gelen oyuncuları U19 takımına gönderiyordum. Orada bir hafta antrenman yapıyorlardı. Performanslarına göre A takıma çıkarıyorduk. Diarra'yı da U19'a gönderdik. Oradan da çok olağanüstü bir rapor gelmedi, sadece 'Siz de bir görün' gibisinden bir rapor geldi. Biz ilk antrenmana çıkardık ve o ilk antrenmanda çok büyük bir etki bıraktı. Yardımcı antrenör arkadaşım Ömer Ateş ile o akşam kendi aramızda konuştuk; çok üst düzey bir oyuncu yakalayabileceğimizi düşündük ama yine de biraz daha görmek istedik. Çünkü ilk antrenmanın motivasyonu olabilir diye düşündük.

Sonra ikinci ve üçüncü günlerden sonra kesinlikle daha fazla uzatmadan anlaşmamız gerektiğine karar verdik. Sahaya çıktığı zaman fiziksel yapısı, atletik kapasitesi ve özellikle topla yaptığı işler çok dikkat çekiyordu. Top ayağına geldiğinde birebir rakibini geçebiliyor, kendine pozisyon yaratıp etkili şut atabiliyordu. Bu özellikleri takım ortalamasının oldukça üzerindeydi."
"Diarra'nın radara takılacağından emindik"
"Bunun üzerine hemen üçüncü akşam başkanın yanına gittik ve 'Eldeki 12 yabancıdan 3-4 oyuncuyu söyleyelim, kimi gönderirsen gönder ama Diarra'yı burada tut.' dedik. O dönemde başkanımız, oyuncuları göndermenin kolay olmadığını söylemişti. Hatta 9 yabancıya düştük. Dokuzuncu oyuncu tabii ki Diarra'ydı. Son 8. yabancıyı gönderirken mali bir durum vardı. Başkana çok ısrar ettik. Başkanımız da 'Ben hiç para vererek oyuncu göndermeyi sevmem, çünkü oynamadan para alıyor ama senin için gönderiyorum' demişti, sağ olsun. O görüşümüze güvendi. Ben de o dönemde espriyle 'Bugün bu parayı veriyorsunuz ama sezon sonunda muhtemelen birkaç milyon euro kazanırsınız' demiştim.
Diarra oynadıktan sonra, Avrupa'daki en azından orta sınıf takımlar tarafından keşfedileceğine emindik. Çünkü ben uzun yıllar 1. Lig'de ve Süper Lig'de, teknik adamlıktan önce karar verme yetkisinde çalışan bir yardımcı antrenördüm. Yurt dışındaki takımların oyuncu seçim süreçlerini, çalışma disiplinlerini iyi bilirim. Özellikle oyuncu seçimi konusunda Diarra'nın radara takılacağından emindik."

"Diarra'ya çok şans verdiğimiz yönünde eleştiri aldık"
"İlk oynadığı maçta, son 10 dakikada oyuna girdi ve Urfa'ya karşı gol attı. Bu süreç böyle başladı. Fakat şöyle dönemler yaşadık: İlk oynamaya başladığı dönemde forma şansı verdiğimizde aslında biraz yalnız da kaldık. Pozisyon bilgisi olmadan sahada gelişen bir oyuncuydu ve diğer takım arkadaşları bunu görüyordu. Bazı önde gelen oyunculardan da olumsuz tepkiler aldığımız oldu. Diarra'ya çok şans verdiğimiz ve güvendiğimiz konusunda eleştiriler aldık. Onlara da durumu ve kendi öngörümüzü detaylıca anlatmak zorunda kaldık."
"Bizi yanıltan tek şey, Türkiye'den teklif almamış olmasıydı"
"Bu süreç sonunda Süper Lig'den teklifler bekliyordum açıkçası Diarra'ya ama bu olmadı. Ülkemizde hala pek çok şey isim üzerinden yürüyor. Bu isimler üzerinden ilerledikçe de kulüplerin euro ve dolar bazında ödemeleri yurt dışına gitmeye devam ediyor. Aslında bu durum ayrıca irdelenmesi gereken bir konu.
Diarra üzerinde en son tahlilde ligdeki bu performansı, hiç alt yaş gruplarında oynamadan A Milli Takım'a seçilmesini sağladı ki bence bu çok önemli bir eşik. Bu transfer sürecinde, ligde yapacağını yaptıktan sonra Mali Milli Takımı'na seçilmesi, transferi daha da hızlandırdı. Bizi çok yanıltmadı açıkçası. Bizi tek yanıltan şey, Türkiye'den teklif almamış olmasıydı. Feyenoord'dan önce birkaç Avrupa takımı daha, farklı ama daha düşük rakamlarla resmi teklifler sundular kulübe."

"Onu parlatabileceğimizden emindik"
"Bundan sonrası için Diarra'nın yapacağı şeyler artık üst düzey taktik ve atletik kapasiteye uyum sağlamasıyla ilgili. Gittiği seviyeyi daha da yukarı taşıyacak bir yeteneğe sahip. Fakat şöyle düşünelim: Bundan sonra yarışacağı havuz aslında hep kendi gibi oyuncularla dolu. Onu ilk izlediğimizde fark ettiğimiz yetenekleri, zaten ortalamanın üzerindeydi ve biz, taktiksel görevde onu parlatabileceğimizden emindik.
Bundan sonraki süreç artık onun kendi içsel süreci. Çünkü bundan sonra hep seçilmiş oyuncularla mücadele edecek. Şu an en üst seviyeye aday oyuncuları belirleyebilirsiniz fakat hangisinin en üst seviyeye çıkacağını biraz da oyuncunun kendisi belirler.
İletişimimiz hala devam ediyor, zaman zaman görüşüyoruz. Ama tabii onun artık farklı bir yoğunluğu olacak, benim de farklı bir yoğunluğum var. Şu anda büyük bir camiadayım ve başka hikayeler yazmam gerekiyor. Bundan sonraki süreçte de kendisine başarılar diliyorum. Çok şaşırdığım bir şey değil. Aslında olmasa çok şaşırırdım. Çünkü ilk anda gördüğümüz şeyin gerçek olduğunu zaten yardımcı antrenör arkadaşım Ömer Ateş'le defalarca konuşmuştuk."
