Şampiyonlar Ligi'nin 3. haftasında Galatasaray'ın evinde Bodo/Glimt'i 3-1 yendiği maça dair spor yazarlarının yorumlarını sizler için derledik.
Uğur Meleke - Hürriyet
Sekiz yıldır dâhi teknik direktörleri Kjetil Knutsen'le çalışıyorlar. 50 bin nüfuslu kültür başkenti Bodo'yu futbol kalesi haline getirdiler. O yüzden Galatasaray'ın dünkü galibiyetini çok önemsiyorum, Bodo Glimt bütçesine bakarak küçümsenecek bir rakip değil. Galatasaray'ın dünkü Bodo galibiyetinde faktörler listesinde tepeye "konsantrasyon" yazarım. Zira böyle bir sistem takımına karşı kalite farkınızı ortaya koyabilmeniz için en az onlar kadar istekli olmalı, en az onlar kadar koşmalı-ısırmalısınız. Zaten bunu başardıktan sonra çıkar ortaya kalite farkı.
Dün Galatasaraylılar maça inanılmaz bir arzu ve konsantrasyonla başladı. Osimhen rakiplerini reklam panolarına kadar kovaladı pres için. Orta sahanın patronu Lemina topu ısırdı adeta. Bu iştahın sonucu olarak da yarım saatte beş net pozisyon yakalayıp, 2-0'ı buldu sarı kırmızılılar. Liverpool'dan sonra Bodo Glimt'i de yıkan Osimhen bence şu anda Avrupa'nın en formda beş "komple santrforu"ndan biri. Osimhen'in yanına ben sadece Mbappe'yi, Haaland'ı, Dembele'yi ve Alvarez'i yazabiliyorum. Lewa-Kane artık farklı bir yaş grubu. İsak formsuz. Osimhen bir sağlık sorunu veya şanssızlık yaşamazsa Şampiyonlar Ligi'nin en çok konuşulan oyuncularından olur bu sene.
Galatasaray'ın bu kadrosunu ister istemez sıklıkla 1996-2000 ekibiyle kıyaslıyoruz. Ki zaten dördüncü şampiyonluğu alırlarsa onların yanına yazılmış olacaklar tarihte. Buruk'un ekibinin Terim'inkinden belki tek eksiği uluslararası vizyonuydu. Slavia, Young Boys, Alkmaar gibi hayal kırıklıklarıydı tek problem. Şu anda Devler Ligi'nde 3 maçta kazandıkları 6 puan ve son 180 dakikadaki futbolla, 2000 ruhunun yanına vizyonunu da eklemeye başladılar.
Bülent Timurlenk - Sabah
İlk düdükle tribünden yükselen tezahürat kaç dakika aynı coşkuyla sürebilir, sahadaki takım presi aralıksız kaç dakika yapılabilir, buna insanın aklı da yetmez nefesi de ama ikisi de hesaplı kullanıldığında rakibin üzerine kâbus gibi çökebilirsiniz. Önce taraftar, yüzde 62 topa sahip olan Bodo'yu her paslarında ıslıklayıp makine gibi işleyen düzenlerini bozdular. Sonra Osimhen, Yunus, Lemina ve Lucas. Islıklardan akılları şaşmış rakibin ayağından söküp aldılar topu ve 3 gol?
İlkay'ın aklı ve tecrübesinin verdiği güven sakatlık haberiyle endişeyi de beraberinde getirmişti stadyuma. Kusursuz bir presle başladı Galatasaray ve meyvesini de çabuk aldı. İyi oynarken sendeleyen rakibi yere sermek için ikiyi bulmak lazımdı. İlk yarım saat geride kalırken o da oldu.
Bodo'nun defanstan çıkarken ürkek tavırları Buruk'un öğrencilerini daha da ateşledi. Norveç ekibi deplasmanlarda evindeki kadar rahat değildi geçen sezon da. Lemina muhteşem futbol oynadı, Abdülkerim çok kritik 3 topa ayak koyup tabela 2-0 iken oyunun kaderine etki etti. Ön alanda Yunus ve Osimhen'in müthiş presi golleri getirirken Sane de Sane gibiydi sahada. Çok top taşıdı, çok da yardıma geldi. Aksayan ya da bekleneni veremeyen ise artık kendini sanki bu formaya ait hissetmeyen Barış Alper Yılmaz'dı. 120 km koşan Bodo'ya karşı 45 ikili mücadele kazanan, 12 pas arasıyla rakibi bozan, 23 uzaklaştırma yapan Galatasaray değişiklikler sonrasında kramplar eşliğinde tamamladı maçı. Liverpool galibiyetini taçlandıran bu ruh ve mücadele olduğu sürece G.Saray yolundan şaşmaz dedirten bir 90 dakika. Tebrikler Okan Buruk ve öğrencileri. Doğru taktik ve uygulama budur.
Serkan Akcan - Fanatik
Galatasaray için hem İlkay hem Sara'nın olmadığı bir oyun bu dönemde düşünülmesi bile zor durumdu. Bodo karşısında bu ikiliden yoksun oynanan ilk 45 dakikada Osimhen, Yunus ve Sane'nin ön alandaki bire bir baskı iştahları Galatasaray'a 2 gol birden getirdi. Galatasaray, Başakşehir maçında akan oyunda sete yerleşmişken Sane'yi önce İlkay peşinden Sara ile savunma arkasında topla buluşturmuş ve gol portföyüne yeni bir silah eklemişti. Okan hoca Bodo'ya karşı Sara ve İlkay'sız bir kadroyla büyük riski sırtlanıp topa hükmetmek yerine topun karşısında pozisyon almayı seçti ve büyük kazandı. Pas yapan rakibe karşı yüksek şiddette baskıyı uzun süre yapabilen Sane ve arkadaşları harika bir iş çıkardılar. Başakşehir maçının yıldızı Sane, o kadar iştahlı gitti ki baskılara Osimhen'in golünün birinin hazırlayıcısı, diğerinin tetikleyicisiydi.
Osimhen ile Sane dün gecenin iki yıldızıydı. Osimhen sahadayken Galatasaray, ön alan baskısını yaparken bir ahtapot gibi rakibini sarıyor. Nijeryalı santrfor büyük fark yaratıyor, baskıya o kadar iştahlı gidiyor ki aniden yön değiştirip hızlanıyor, rakibin dengesini bozuyor, bir şekilde topu söküyor. Dün 2 tane baskı sonrası gol attı ama en az 3 tane de kaçırdı. Galatasaray Bodo'ya karşı aynı tipte 3 tane gol attı. Başakşehir maçını izleyip analiz eden rakibini tek kelimeyle ters köşeye yatırdı Okan Buruk. Galatasaray, Liverpool galibiyeti sonrası Bodo'yu yenerek aslında zaferin sağlamasını yapmış oldu. İİlk 8 hedefi için büyük bir adım attı.
Osman Şenher - Milliyet
Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde dereceye girecek kalitede bir takım. Bir de buna Okan Buruk'un sistemi, futbolcuların ortaya koyduğu kazanma hırsı, seyredenleri başka bir dünyaya götürüyor. Hani burada koca hafta konuşuyoruz ya, "Galatasaray ligde iyi oynayamıyor" diye... Bu tür yorum yapanlar futbolun 'f'sini bilmiyor. Devler Ligi ayrı bir arena. Bütün dünya televizyonlarında bu maç seyrediliyor, hakemler on numara. Türkiye'de futbolcular hakemle uğraşmaktan top da oynayamıyor. Bodo çok zor bir takım. Fizik güçleri mükemmel, futbolcuların hepsi atletik, Norveç'te ligin 25. haftası ve tam olarak formdalar. Nitekim Tottenham ile, Sparta Prag ile berabere kaldılar. Mağlup edilmesi çok zor bir takım. Ama Galatasaray'ın da büyük yıldızları var.
Sane sağ tarafı otoban yaptı, resmen uçuyor. Aynı şekilde Yunus da sahada kaldığı müddetçe harikalar yarattı. Bu üçlü rakip defansı resmen dövdü. Yüzde yüz diyeceğimiz en azından beş pozisyonu golle sonuçlandıramadılar. Barış Alper koşuyor, mücadele etmeye çalışıyor ama yaratıcılığı hiç yok. Ne pas verebiliyor ne isabetli şut çekebiliyor. Orta sahada Lemina ile Torreira hayatlarının futbolunu oynadılar. Bitmez tükenmez bir enerji ve mücadele, rakiple temaslı oyunda her topu kazandılar. Abdülkerim defansta rakibe boş alan bırakmadı, bütün hamleleri tamamen doğruydu. Hele öyle iki hamlesi var ki, Norveç ekibi iki gol atabilirdi. Sallai de görevini yaptı. Jakobs ise yenilen golde çok büyük hata yaptı. Rakibine kafayı vurdurdu.
Son sözüm de hakeme... Michael Oliver harika bir maç yönetti. İki takım oyuncuları da onun sayesinde devamlı oyunun içinde kaldı.